Anlık kolaj… Bir seri kritik dosya var…

“`html

Son Trump ve Putin arasındaki telefon görüşmesi, Ukrayna savaşının çözümüne dair belirsizlikleri gündeme getirdi. Bunun yanı sıra, Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği ile olan karmaşık ‘Brexit’ süreci sonrası yeniden bir araya gelmesi ve Yunanistan ile Türkiye arasındaki gerginliklerin sebepleri de tartışılmaya başlandı. Ayrıca, Azerbaycan, İsrail ve İran arasındaki ilişkilerin Eurovision’a kadar yansıyan olaylara olan etkisi dikkat çekiyor. Budapeşte’de gerçekleşen ‘Türk Devletleri Teşkilatı Gayri Resmi Zirvesi’ndeki önemli konular ise ayrı bir boyut kazandırıyor.

Bütün bu durumların

değerlendirilmesi

, her bir gelişmenin arka planını anlamak için kritik öneme sahip. İlişkili konuların belirginleştirilmesi de gerektiği kadar önemli…

MOSKOVA GİZLENMEYİ SÜRDÜRÜYOR…

Son İstanbul toplantısı sonrası, Putin ve Trump arasında bir telefon görüşmesi gerçekleşti. Bu iki süper güç liderinin görüşmesi yaklaşık iki saat sürdü ve tüm gözler bu buluşmaya çevrildi…

ABD, Trump’ın tarzına uygun açıklamalarla, toplantının başarılı geçtiğini en azından duyurdu ve “

görüşmenin atmosferi ve tonu harikaydı

” şeklinde belirtti. Bu doğru bir değerlendirme. Trump’ın Ukrayna konusundaki tutumu, Biden döneminden farklılık gösteriyor ve Kremlin tarafından memnuniyetle karşılandığı anlaşılıyor. Ancak Rusya, krizin temel sebeplerini masaya yatırmadan imza atmamaya kararlı…

Kremlin’in resmi açıklamaları, Putin’in sözleriyle dolu ve incelikten uzak bir tarzda kaleme alındı.

Açılış cümlesi, “meslektaşlarımız, ABD Başkanı ile yapılan telefon görüşmesi hakkında yorum yapmamı istediler” ifadesi, bu tür resmi açıklamalarda nadiren rastlanan bir durumu yansıtıyor.

Diğer bir ekleme ise, “Rusya’nın pozisyonu açıktır. Bizim için en önemli olan, krizin esas nedenlerini ortadan kaldırmaktır.”

Putin’in Soçi’de özel bir müzik okulu ziyareti sırasında konuşması gibi, bazı ayrıntılar, konuyu ciddiye almadıkları izlenimini veriyor. Genelde böyle olağan görüşmeler, önemli kişilerin bulunduğu kapalı alanlarda gerçekleştirilir. Ancak Rusların bu tür jestler sergilemesi dikkat çekiyor. Amerikan tarafının “süreç işlmezse ağır yaptırımlar gelebilir” uyarısına karşılık almış olduğu temposu, işte bu noktada ortaya çıkıyor…

Görüşmede önerilen “memorandum” fikrinin, “krizin köküne” dair bir çözüm olarak olumlu sonuçlar doğurması halinde, Ruslar destek verebilir. Aksi takdirde, savaş alanında ilerlemeye devam ediyorlar…

İNGİLTERE VE AB’NİN YENİDEN BİR ARAYA GELİŞİ!

2020 yılında AB ve Birleşik Krallık ayrı düştü ve bu duruma ‘BREXIT’ adı verildi. Beş yıl aradan sonra, geçtiğimiz günlerde İngiltere Başbakanı, Avrupa Komisyonu Başkanı ve AB Konseyi Başkanı bir araya geldi. Bu toplantı, Birleşik Krallık ile AB arasında yeni bir başlangıç pekiştirdi. BREXİT’in ortadan kaldırılması hedeflenmiyor, ama yeni iş birlikleri için kapılar açılıyor…

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, durumu en iyi şekilde özetleyerek şöyle dedi:

Britanya dünya sahnesinde yeniden yerini alıyor. İlişkilerimizde yeni bir dönemin başlangıcını müjdeliyor

Bu etkileyici açıklama, varılan anlaşmaların yalnızca ekonomik iş birlikleriyle sınırlı kalmadığını, “güvenlik ve savunma” alanında da önemli bir boyut kazandığını gösteriyor. Ukrayna sorunundan göçmen sorununa kadar birçok başlıkta yeni ortaklıklar kurulmuş durumda. En önemli gelişme ise, İngiltere’nin AB’nin 150 milyar Euro’luk savunma kredilerine erişim imkanı bulabileceği…

AB yetkililerine göre, siyasi hedef şu: “Uluslararası düzen büyük bir tehlikeyle karşı karşıya.

AB ve İngiltere, kurallara dayalı küresel düzenin savunucularıdır

Açık bir şekilde, yeni Avrupa güvenlik mimarisi şekillenirken İngiltere’nin de rolü bulunuyor ve bu durumu Rusya ve ABD’nin analiz etmesi gerekmekte. Elbette Ankara’nın da bu süreçte konumu önemli!

YUNANİSTAN’IN GÜNDEMI…

Atina ve Ankara yönetimleri, iki ülke ilişkilerinin yumuşadığı bir dönemde bulunduklarını savunuyor. Ancak Yunanistan’ın Kıbrıs, Ege ve son günlerde Pontus üzerindeki açıklamaları sürekli tartışmalara yol açıyor…

İyi ilişkiler sürse dahi Yunanistan’ın zaman zaman provokasyonlar yapması alışıldık bir durum. Ancak ABD-Türkiye ilişkilerindeki değişiklikler, bu durumun daha belirgin hale gelmesine yol açıyor. ‘Dedeağaç’ dönemindeki tansiyonu hatırlarsanız, bu tür bir durumun karşısında sessiz kalmak da kolay değil…

Ancak şimdi bir başka etken söz konusu. Bu da, yukarıda belirtilen 150 milyar Euro meselesi! Yunanistan, Türkiye’nin bu kaynaktan yararlanmasını engellemeye çalışıyor. Böylece,

Avrupa savunma sanayisindeki etkisini

kısıtlamak istiyor…

AB Konseyi, “Avrupa için Güvenlik Eylemi” düzenlemesini 27 Mayıs’ta onaylamayı planlıyor. Eğer bu gerçekleşirse, Yunanistan, Türkiye gibi aday ülkelerin AB ile olan anlaşmalarını engelleyemeyecek. Bu yüzden Atina, diğer Avrupalı başkentlerle bu durumu önlemek için temaslarda bulunuyor. Aynı zamanda Türkiye’ye yönelik provokatif açıklamalar yaparak, Avrupa’ya “böyle bir ortaklık olur mu?” mesajı vermek istiyor…

Ankara ise bu gibi saldırılara gerekli yanıtı veriyor. Ama düşmekte olduğu tuzaklar, fazla dikkat çekmiyor. Türkiye’nin Avrupa güvenlik mimarisinde yer alması, ona geniş bir pozisyon sunarken, “hedef neresi?” sorusunu gündeme getirtiyor. Resmi eğilim ise ekonomik fırsatlardan değerlendirilmesi yönünde…

Sonuç olarak; Yunanistan’ın bu tür kışkırtma çabaları sonuçsuz kalıyor.

“Stratejik bir değeri” yok…

***

Bu yazıda yer açmak için; Azerbaycan-İsrail-İran ilişkileri ve Türkiye’nin bu konudaki duruşuyla, Türk Devletleri Teşkilatı Zirvesi’nde nelerin konuşulduğunu derinlemesine incelemeye hazırız.

Aile Arasında

” neler yaşandığını gelecek yazılarda detaylandıracağız.

Ankara’nın Budapeşte’de yapacağı şu açıklamayı da atlamayalım; “TDT ülkelerinin büyük Türk dünyasının bir parçası olduğunun unutulmaması ve bu bilinci yaşatmak önemlidir. Kıbrıs Türklerinin uzun yıllardır maruz kaldığı insanlık dışı izolasyona karşı KKTC ile dayanışma içinde olmak, TDT’nın ortak sorumluluğudur.”

“`

Related Posts

Diren ayol!

ÖDTÜ’deki onursuzluk yürüyüşünde konuşan LGBT sözcüsünün sözlerini yazayım önce: “LGBT+ fobiye, Aile Yılı’na, devlet ve erkek şiddetine, mülteci düşmanlığına, hayatlarımızın her köşesine sirayet eden erkek egemen iktidarlara, hukuksuzluğa ve kayyumlara direnen lubunyalar olarak 13. ODTÜ onur yürüyüşümüzü gerçekleş-tiriyoruz. Devlet eliyle hayatlarımız sapkın, hayasız, ahlak dışı ilan edilirken yaşamda, seçilmiş ailelerimizde, dönmekte, dayanışmamızda ve direnişimizde ısrarcıyız. Diren ayol diyoruz.”

Elektrikli araçlar artıyor, şarj sorunları büyüyor

Elektrikli araçların hızla yaygınlaşmasıyla şarj altyapısı yetersiz kalmaya başladı. Kullanıcılar uzun kuyruklar ve teknik arızalarla karşılaşırken, uzmanlar çözüm için teknik bilinç ve kurumsal destek çağrısı yapıyor.

Trump’tan yeni tarife hamlesi: Yüzde 50’ye çıkarıyor

ABD Başkanı Donald Trump, ithal çeliğe uygulanan gümrük vergisini yüzde 25’ten yüzde 50’ye çıkaracaklarını açıkladı. Yeni vergi artışı önümüzdeki hafta yürürlüğe girecek.

Borsa İstanbul’da günün ilk yarısında düşüş devam etti (30 Mayıs 2025)

Günün ilk yarısında düşüş eğiliminde hareket eden BIST 100 endeksi, saat 13.00 itibarıyla önceki kapanışa göre 110 puan ve yüzde 0,21 azalışla 9.059,85 puana geriledi. Toplam işlem hacmi 33,6 milyar lira oldu. Bankacılık endeksi yüzde 2,17, holding …

Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, Mehmet Şimşek’e çattı

Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, kamu sözleşmelerindeki çıkmazın ardından, iktidar medyasının hedefindeki Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i eleştirdi. Şimşek’in seslerini duymadığını belirten Atalay, bir daha ki basın açıklamasına işaret dili çevirmeni getireceğini söyledi.

Militarizmin yükselişi ve Avrupa (2)

Târih hakikaten tuhaf bir seyir tâkip ediyor. Bir zamanlar avantaj olan şeyler daha sonra dezavantaj hâline gelebiliyor. II. Umûmî Harp sonrasında kurulan ABD merkezli Dünyâ Sisteminin başına gelenler de böyle. ABD, dünyâ ticâretini Dolar üzerinden şekillendirdi. Doların rezerv para olması, ABD’nin askerî gücünün bir dayatmasıydı. Elbette kendisi de, bilhassa da 1950 ve 1960’larda devâsa bir üretim gücüydü. Ama bununla iktifâ etmiyor; birer üretim üssüne dönüştürdüğü Avrupa ve Japonya’da üretilen